Bu yıl neden New York'ta İngilizce öğrenmeye karar verdim?

Hepimiz yıl başında kendimize bir hedef listesi çıkarırız ve gayet motivasyonla dolu bir şekilde bir süre bu listedekileri sürdürmeye çalışırız. İngilizce öğrenmek benim için işte bu listenin bir numaralı kahramanı oldu ancak daha üçüncü aya gelmeden hep rafa kalktı. 

Okulda öğrendiğim İngilizcenin yeterli olmadığının farkındaydım. Sokakta bir turiste rastladığımda ya da internette İngilizce bir metinle karşılaştığımda okulda öğrendiklerimle ancak hangi zamanı kullansam, buraya bu kelime mi gelecekti gibi düşünceler içinde boğulup sonunda Taksim amcadan hallice cevaplar verebiliyordum. Öncelikle kafamda sorunun ne olduğunu bulmaya çalıştım. Dersler dil bilgisi ağırlıklı olduğu için ne doğru düzgün konuşabiliyordum ne de yazabiliyordum. Derse gir, not al, eve git ödev yap tarzı tek taraflı ve katılımsız eğitim yüzünden akıcı konuşamıyordum ve beni buna iten bir güç olmadığı için de çok çabalamıyordum.

Herkesin dil öğrenme serüveni farklıdır tabi ancak eğer kendi başınıza motive olmakta zorlanıyorsanız—benim gibi—internetten İngilizce öğrenmenin ne kadar zor olduğunu biliyorsunuzdur. Yabancı dizi ya da film izlerken gözüm ister istemez alt yazıya kayıyordu ve sonunda kendimi alt yazıyı okumuş ve asla İngilizcesini dinlememiş buluyordum. İngilizce alt yazılı izlesem de zevkine varamıyordum. Öte yandan İngilizce bilmediğim için bazı konularda kendimi çok eksik hissediyordum. Sevdiğim bir ünlünün haberi ilk İngilizce yayıldığı için hep geriden takip etmek zorunda kalabiliyordum. Sıkı bir Harry Potter fanı olarak hayalim hep kitapları orijinal dilinde okumaktı.

Gel gelelim, bir yandan hayallerimi gerçekleştirmek isterken bir yandan da yeterli motivasyonu bulamayınca arkadaşlarımın da vasıtasıyla bir dil kursuna yazılmaya karar verdim. Önce Türkiye’deki bir kursta eğitim aldım ancak hocalarımız ve beraber ders aldığım arkadaşlar Türk olduğu için kurstaki eğitim beni İngilizce konuşmaya itmedi. Son çare olarak yurt dışında İngilizce eğitimi almaya karar verdim.

Amerika her zaman ziyaret etmek istediğim ülkeler arasındaydı ve İngilizce denince de aklıma ilk gelen yer oldu. Amerika deyince de tabi ki gökdelenleri ve Central Park’ıyla birçok film ve diziye konu olan New York. Taylor Swift’in sözleri çınladı kulağımda: Welcome to New York, it’s been waiting for you. Amerika istememin bir diğer sebebi de Amerikan İngilizcesinin daha anlaşılır olmasıydı. 

Sonrasında ise New York’ta benim için en uygun okulu aramaya başladım. Okul seçerken aradığım özellikler, iyi bir eğitim, eğitimin yanında güzel aktiviteler ve okulun konumunun merkezi olmasıydı. Ayrıca, gidenlerin yorumları da oldukça etkili oldu. Gezinirken Kaplan International’ın Central Park’taki okulunu keşfettim ve aradığım özelliklerin hepsini sağladığını fark ettim. 

Konumunun Central Park’ta oluşu beni en çok heyecanlandıran şey oldu. Dersten hemen sonra dakikalar içinde kendimi New York sokaklarında bulabilecek olma düşüncesi daha gitmeden beni iyi hissettirdi. Ayrıca, konaklama için aile yanı ya da öğrenci yurdu seçebiliyorsunuz. Ben aile yanı tercih ettim çünkü ne kadar İngilizce konuşulan bir ortamda bulunursam o kadar hızlı öğrenebileceğimi düşündüm.

Beni Kaplan’ı seçmeye iten bir diğer sebep de 10 haftada bir seviye atlama garantisi olmasıydı. İlk duyduğumda bunun çok iddialı bir söylem olduğunu düşündüm ama öğrencilerin yorumları okuduğumda ve çoğunun 10 haftadan daha kısa sürede seviye atladığını öğrendiğimde bu ilgimi çekti. 

Kaplan’da eğitime başladığımda gerçekten aradığım ortamı buldum. Şehir hayallerimin ötesindeydi, sonunda imrenerek izlediğim o film karelerinden birinde gibiydim. Öğretmenlerimiz oldukça iyiydi ve farklı ülkelerden gelen insanlarla tek ortak noktamız İngilizceydi. 

Başta öğretmenlerim yavaş konuşsa da onları anlamakta zorlandığım için yapamama endişesi hissettim. Ancak öğretmenlerim o kadar ilgiliydi ki kısa zamanda bu düşünceden de kurtuldum. Derslerimiz interaktif olduğu için hepimiz söz hakkı alıp konuşuyorduk. Bu sayede İngilizceyi dil bilgisinin çok ötesinde, yaşayarak öğrendim. 

Bu serüven sonunda İngilizce artık sene başı hedefim değil; akıcı konuşabildiğim, oldukça ilerleme kaydettiğim ve kendimi gönlümce ifade ettiğim bir dil haline geldi. Korkularımı yendim, birçok güzel insan tanıdım ve her zaman özlemle hatırlayacağım bir şehir keşfettim. İstanbul’a döndüğümde ilk yaptığım şey ise New York’tan aldığım Harry Potter kitaplarına başlamak oldu. Okuduğumu anlayabiliyor olmak gerçekten harika bir duygu.

İngilizceyi akıcı konuşmak ve kalıcı bir deneyim edinmek isteyenlere Kaplan’ı öneriyorum. Eğlenirken öğrenecek ve kendinizi çok iyi hissedeceksiniz. 

Siz de Kaplan New York Central Park Okulunda İngilizce öğrenin

New York'ta çok az yer Central Park gibi simgeselleşmiştir, peki Amerikan kültürüyle bütünleşmek ve İngilizceyi içselleştirmek için Central Park'a birkaç dakika uzaklıktaki okulumuzdan daha muhteşem bir yer düşünebiliyor musunuz?

• Şehrin kalbinin attığı yerde kentsel bir maceraya atılın ve bir taraftan İngilizce öğrenirken diğer taraftan Central Park'ı her gün keyfini sürdüğünüz kendi özel bahçeniz gibi kullanın.
• %30 indirimle, en uygun fiyatlarla eğitim alın.
• İhtiyaçlarınıza en uygun kursu öğrenmek için bizimle iletişime geçin.
•  

Olabileceğinizin en iyisi olmak ister misiniz?

Benzeri olmayan bir dil macerası deneyimleyin! Yeni fırsatların kapısını aralayın ve dil bilmenin avantajıyla başarı şansınızı artırın.

Hemen iletişime geçin

FAYDALI LİNKLER:

• Yurt dışı İngilizce kurslarında %35'e varan indirim
• Online İngilizce Seviye Belirleme Testi (Ücretsiz)
• Kaplan International Broşürü (Ücretsiz)